Giriş
Hepimiz bazen internetin derinliklerinde bir dedikoduya takılıp kalıyoruz — tanımadığımız biriyle ilgili “doğru mu, değil mi?” soruları etrafımızı sarıyor. Geçenlerde, Gamze Karta ile kızı Öykü Karta hakkında “Öykü evlatlık mı?” iddiası dikkatimi çekti. Bu hikâyeye, olabildiğince nesnel ve bilimsel bir merakla bakmak istiyorum: Neden böyle spekülâsyonlar çıkıyor? Bu söylentilerin altında ne var? Ve bu sorulara mantıklı bir yaklaşım nasıl olabilir?
Öykü evlatlık mı? — İddiaların Kökeni
Sosyal medyada ve bazı internet haber sitelerinde çeşitli iddialar yer aldı: Bazıları, “3 yaşındayken evlat edindik” tarzında yorumlara atıf yaptı. ([HaberJet][1]) Bazı haber siteleri, Öykü’nün biyolojik çocuk olduğu yönünde ifadeler kullansa da; aynı zamanda “kesin bilgi yok” uyarısı yapıyor. ([Ordu Haberi][2])
Asıl problem şu: Ne iddiaları ortaya atanların büyük çoğunluğu, sağlam bir belge değil — çoğu kez anonim internet yorumları, dedikodular ya da kinaye/espiri şeklinde paylaşımlar. Örneğin, bir canlı yayında gelen soruya “evet evlatlık, yetimhaneden aldık” gibi yanıt verildiği iddia edilmiş; ancak bu yanıtın bağlamı, samimiyeti ya da ciddiyeti belirsiz. ([HaberJet][1])
Bilimsel Yaklaşım: “Doğrulanmamış İddialar” Ne Demek?
Bilimsel analiz yaparken, en başta “kanıt” ya da “veri” olması gerekir. Bu durumda elimizde:
Resmî bir açıklama yok (ya da en azından kamuya açık, doğrulanmış bir açıklama). ([Ordu Haberi][2])
İddialar, kulaktan kulağa gelen söylentiler, sosyal medya yorumları, anonim içerikler ve muhtemelen bağlam dışı yorumlara dayanıyor.
Karşı tarafın — yani Gamze Karta’nın — medyada bu iddiayı açık, net ve belgeli biçimde onayladığına dair sağlam bir kaynak görünmüyor.
Bilimsel yöntem açısından bu, “hipotez”dendir; “kanıtlanmış gerçek” değildir. Uzun lafın kısası: Bu iddia, doğrulanmamış — bu da demek ki kesin bir yargıya varmak mümkün değil.
Neden Bu Tür İddialar Ortaya Çıkıyor? Sosyal Psikolojiden Bir Bakış
Toplumda “ünlü + çocuk” formülü genellikle merak doğurur. İnsanlar bir araya gelir, sorular sorar, efsaneler, söylentiler gelişir. Bu durumda:
Bazı izleyiciler, samimi bir şekilde gerçek hikâyeyi merak ediyor olabilir.
Diğerleri, dedikodu meraklısı — asılsız bile olsa “şok edici” bir iddiayı gündeme taşıyor.
Bazıları ise basitçe şaka, espiri ya da trol amaçlı yorum yapıyor. Özellikle anonim ortamlar bu tür söylentilerin kolay yayılmasına elverişli.
Sosyal psikoloji literatüründe bu durum “dedikodu yayılımı” (gossip propagation) ve “onay ihtiyacı” (need for closure) ile ilişkilendirilir: İnsanlar belirsizliklerden hoşlanmaz, boşluğu bir şeyle doldurma eğilimindedir. Bu bağlamda, “evlatlık mı?” sorusu, bir boşluğu doldurma çabasından ibaret olabilir.
Neden Ne Konuşuluyor Ne Kesinlik Var? – Özel Hayat, Mahremiyet ve Medya Dinamiği
Bir diğer faktör: Özel hayat. ([Yozgat Haber][3]) Büyük bir sosyal medya fenomeni için özel yaşamın sınırları bazen bulanık olur. Anne‑çocuk ilişkisi, evlat edinme gibi hassas konular, birçok kişi için mahremiyet alanıdır. Bu nedenle aileler genellikle bu tür konuları medyada açıklamaktan kaçınır. Bu da dedikoduların — doğruluğu önemli olmayan, belgesiz iddiaların — büyümesini sağlar.
Ayrıca, medya dinamiği de işin içine giriyor: Bazı haber siteleri çok daha fazla tıklanma almak için kesin olmayan iddiaları haber yapabiliyor. Bu da bilgi kirliliğini artırıyor.
Bilimsel Tutum Önerisi: Nasıl Yaklaşmalı?
Bu tartışmayı bilimsel bir merakla ele almak isteyen biri için pratik bir yol haritası şöyle:
1. Kanıt talep etmek — Resmî açıklama, biyolojik veya hukuki belge, güvenilir röportaj ya da net bir ifade.
2. Kaynağı değerlendirmek — Sosyal medya yorumları mı, anonim kullanıcılar mı, güvenilir medya mı?
3. Mahremiyete saygı göstermek — Özel hayat, özellikle çocuklarla ilgili konular hassastır; gereksiz spekülasyon insan ve aile psikolojisini etkileyebilir.
4. Şüpheci ama adil olmak — “İddia var ama kanıt yok” demek, hem olasılığı tamamen reddetmeden hem de kesinlik iddiasından kaçınmayı sağlar.
Sonuç: Ne Biliniyor, Ne Sadece Söylenti
Bugün için kesin olarak söyleyebileceğimiz tek şey: Öykü’nün evlatlık olduğuna dair kesin, doğrulanmış bir bilgi yok. Tekelimizde spekülasyonlar, dedikodular ve bağlamından kopmuş yorumlar var. Çünkü:
Aile özel hayatını koruyor;
Kamuya açık, güvenilir belgeler yok;
Söylentiler sosyal medyada yayılan anonim içeriklerden ibaret.
Bu durumda iddiayı “doğrulanmamış bir söylenti” olarak değerlendirmek — hem bilimsel hem de etik açıdan en uygun yaklaşım.
Düşünmeye Açık Bir Soru
Bu tür kişisel, özel hayat temalı iddiaların bu kadar kolay yayılabilmesi neyi gösteriyor? Biz insanlar neden belirsizliklerle daha çok ilgileniyoruz? Medya ve sosyal medya bu kadar etkiliyken, “gerçek” ne kadar ulaşılabilir hâle geliyor?
Bu soruları kendimizce — bilimsel merakla — sormak, belki de en önemli adım.
[1]: “Öykü Karta evlatlık mı? Paylaşımlar, ‘’3 yaşındayken Öykü’yü evlatlık …”
[2]: “Gamze Kartanın çocuğu Öykü evlatlık mı? Gamze Karta bebeğini kaybetti …”
[3]: “Gamze Karta kimdir? Gamze Karta’nın bebeği evlatlık mı?”